Web Tasarım Ankara

Mucizeler çoktur, fakat hiçbiri insan kadar olağanüstü değildir. “

Sophokles

 

Kişi, şahıs, âdemoğlu yani İnsan nedir?

İnsan sözlüklerde geçen manasıyla; İki eli olan ve iki ayak üzerinde dolaşan, sözcükle ve mimiklerle anlaşan, akıl ve düşünme yeteneğine sahip olan dünyanın en gelişmiş canlısıdır.

İnsan öncelerden belleğine nakış, nakış yüklenmiş olan gizemli bir izlenceyi takip ettikleri zaman varlık âlemi içerisinde, ucu bucağı belli olmayan en değerli canlı varlık olduklarını görürler. Maddi manevi paha biçilemez değer ölçüleriyle bezenmiş olan hazreti İnsan; bu eşsiz konumun payesini sırtlayan Ruhuyla ve cesediyle Allah’ın en antika bir san’at eseridir. Yani gelmiş geçmiş yaratılanların en şereflisi eşref-i mahlûkat…

Lakin bir bedende insan olmak; akıl ve zeka ile fiziksel görüntüsünü aktaran şekli şemaili ile varlık, soyluluk makamları ile gerçekleşmez. Bizleri diğer mahlûkatlardan ayıran temel özellik hasbıhal yani iletişimle gerçekleşir. İnsan olmanın makam ve derecesi yaratılanı yaratılandan ötürü hoş gören ilişkilerle birbirine bağlanmaktır. Yani anlayacağınız hazreti İnsan olmak; birbirini anlamak ve canlı cansız her şeyle iletişim kurmakla başlar. İnsanı diğer mahlûkatlardan ayıran en büyük özellik gerek sözel gerek duyusal olarak iletişim kurma biçimidir. Ama gözlerle ama sözlerle temas kurmayı becerebilen ve öyle veya böyle bu temas noktasında çok yanlışları olsa da dayanışmayı en doğru becerebilen canlı varlıktır. Günümüzde hızla gelişen teknoloji insanın, insana olan dayanışmasını örselemiş, kendine yabancılaşmayı getirmiştir. Ah keşke insan haya’t sahnesinde insan olduğunu unutmamış olsaydı ve insanlığının içinde en değerli varlık olmayı sürdürebilseydi.

İnsan olmanın onurunu bilen kişi her ne kadar kendine yabancılaşmış olsa da, kendisine gönül penceresinden baktığı zaman ruhunun ve bedeninin mükemmel şekilde yaratıldığını muhakkak görür. Kendi aynasından yansıyan suretinin gizemini çözen kişi; endamının eşsizliğiyle, dileyen, isteyen, düşünen, konuşan, yazan, anlayan, anlatan sanat kabiliyetiyle; hakkı batıldan, güzeli çirkinden, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, hayrı şerden, tatlıyı acıdan ayırabilen mükemmel bir varlık olduğunu er ya da geç bir şekilde fark eder. İstisnalar kaideyi bozmaz Âdemoğlu eğer ona yüklenmiş bunca güzelliği ve bu şerefli emaneti insan olmanın ağırlığıyla vicdanında her daim hissedebilir yeter ki hislerini haya’l sahnesinde hayasızca incitmesin. Haya’l sahnesinde incinen insan hayasızlaşır ve yaratılanların arasında en sefil mahlûkat olmaya devam eder. Ama vicdanında haya taşımaktan vazgeçmeyen insan haya’t sahnesinde adam gibi adam olur. Bu kullandığım adam ifadesini hanım kardeşlerimize karşı bir cinsiyet üstünlüğü olarak söylemediğimi aşağıdaki kıssa ile anlatmaya çalışacağım.

‘’Düşünürün birisi, bir gün elinde fenerle gündüz vakti caddede yürürken dikkatli dikkat’li yere bakarak bir şeyler arıyormuş. Gündüz vakti elinde fener ile yolda bir şeyler aramasına ve garip davranışlarına bir anlam veremeyen insanlar ona “Ne yapıyorsun” diye sormuşlar. Düşünür, cevap verir: “Adam arıyorum, adam!” der. ‘’

Bu kıssadaki Düşünürün aradığı adamı bulup bulamadığını bilemiyorum. Lakin insan olmanın değerini bilmeyen milyonlarca insanın gelip geçtiği sokaklarda adam gibi adamların gün geçtikçe daha da zorlaştığını görebiliyorum.

Sebebi ise insanoğlu okuma yazmayı öğrendikten sonra her şeyi okumayı akıl etmişte kendini okumayı bir türlü akıl edememiş. Bir büyük mütefekkirimiz, “Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku...” diyor. Şu halde, insanın gönül aynasında kendini tanımaya çalışması için o yola girmesi şart…

 

 

 

 

 

 

Çok konuşuyoruz…

Bu zekice konuşmaların hiç ama hiç değeri yok.

İnsanı kendi kendisinden uzaklaştırır, o kadar…

Yapılması gereken, insanın tıpkı bir kaplumbağa gibi

Kendi içine girip yerleşebilmesidir. “

Hermann Hesse

 

Her insan oyuncudur, yeter ki insan olduğunu yani kendini  keşfetsin.

İnsan olmanın şerefini omuzlarında taşıyan kişi hayat ve hayal sahnesinde iyi bir oyuncu olmak istiyorsa kendi iç dünyasında önce kendi oyunculuğunu keşfeder sonra tiyatro sahnesinde o keşfin tadını oyunculuğunun nispetinde doyasıya çıkarır. Oyuncu sahne performansıyla canlandıracağı karakteri ya da bir objeyi, etkin üretme gücünün yanı sıra solunum, ses ve beden tekniklerinin tüm ayrıntılarını kendi iç yolculuğunda keşfeder ve bu keşfi sahnede uygular. Bu zor ve bir o kadar meşakkatli yolculuk uzun çalışma süreciyle ortaya çıkar. Bu sebeple tiyatro sahne adabı içsel devinimleri belli bir disiplin ölçüsünde ortaya çıkarmayı gerektirir. Kendilerine hayal sahnesinde var etmeye çalışan oyuncular bu zor sürece girmek istiyorlarsa hayatın onlara iyi ve ya kötü yaşanmışlıklarla öğrettiklerini bilinçaltından didikleyerek çıkarmak zorundadırlar.

Bu zorlu süreçte nasıl oyuncu olurum diyorsanız sizleri Aşık Veysel’in ‘’Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece ‘’ cümlesindeki o uzun ve meşakkatli yolun kendi iç dünyanızda beklediğini hatırlatmam gerekiyor.

Bir oyuncu adayı için sahneye çıkıp boy göstermek marifet değildir. Benim sesim güzel, ben yakışıklıyım ve güzelim fiziğim yerinde diyerek oyuncu olunmaz. Marifet şekli şemail toparlayan bilinçaltınızdaki yeteneği yakalamakla ortaya çıkmaktadır.

Bu uzun ve yorucu süreçte yeteneğimizi keşfetmek için hayata gözlerini yeni açan bir bebeğin davranış sürecini izlemek ve o bebeğin çocukluk aşamasında hayata dair öğrenme isteğini süzgeçten geçirip bir çocuk gözüyle hayatın tadını çıkarmamız gerekiyor. Bu keyifli yolculukta kendimizi kendimizde tekrar, tekrar keşfetmemiz gerekiyor.

Haya’t sahnesinde rol almaya çalışan o çocuğun kendisindeki değişimleri fark etmesi ve bu farkı oyunculuk becerisiyle diğer insanlara beğenilme isteğiyle ortaya çıkarması gerekiyor. İşte bu süreçte içimizdeki o çocuğun gelişirken yaşadığı değişimleri hatırlamak, duygularımızı ve duyularımızı tetikleyen etkileşimlerin dökümlerini çıkarmamız gerekiyor. Bunun içinde iyi bir hafızaya muhakkak ihtiyacımız olacaktır.

Yetenek; bilinçaltımızda birikmiş olan hayat tecrübeleriyle işbirliği yapan o çocuğun hayatı tekrar hatırlamasıyla ortaya çıkar. Zihnimiz duygularımızı sırtlayan tüm anılarımızı istediğimiz an kurcalar. Hatırlamaya değer olanları unutmamış olsak ta bir kelimeyle, bir kokuyla unuttuğumuz anılar bir anda gönül aynamızda gerçeğine denk bir şekilde film şeridi gibi hatırlamamızı sağlar. Hafızamız sahnede gereksinim duyacağına inandığımız kenar da köşede saklanan anıları eninde sonunda bulup çıkaracaktır.

Bazen hüzünlü, bazen güler yüzlü bir yolculukla zihnimizin kenar köşelerine sıkışmış anıları bulmak ve bizde bıraktığı izleri takip etmek bu sayede kendimizi tekrar keşfetmekle ortaya çıkar. İşte bu keşif sahne performansımızın başarısını yetenekle taçlandırıp ortaya çıkaracaktır. Bu bahsettiğim konuyla ilgili değerlendirmeleri ileride başka konularla bağlantılı olarak örnekler vererek tekrar, tekrar anlatacağım çünkü yaşanmışlıklar yeteneğimizin rotasına mükemmel şekilde yön verecektir.

İyi bir Oyuncu olmak için yaşam dökümü çok önemlidir ve bu döküm içerisinde yetenek, çok ama çok çalışmakla ortaya çıkar bunun içinde muhakkak eğitim gereklidir.

Oyuncu belki tekil bir kelimedir oyunculuk kavramı bir ekip organizasyonudur. Sahnede yönetmenin söylediklerini duymak ve hissetmek, dekorun en küçük parçasını dahi ezberlemek, oyuncu arkadaşlarını huyunu suyunu ve sahnede seninle ilgili performans detaylarını özümsemek, rolün ne getirdiğini ne götürdüğünü etüt etmek ve sayede orta yolu bulmak, rolüne etki eden havayı suyu eserde özümsemekten geçer. Ve bu sayede Sahnede yaşayan canlı bir organizmanın parçası olup, amaçlanan hedefe başarıyla ulaşmak için nelere ihtiyaç duyulduğunu unutmamız gerekir.

Haya’t sahnesinde makam mevki uğruna küçükte olsa bir rol kapmak oldukça zorken hayal sahnesinde rol kapabilmek elbette çok daha zordur. İşte bu sebeple Haya’l sahnesinde oyuncu olmak isteyen fertlerin yeteneklerini keşfetmeleri olmazsa olmaz bir gereksinimdir.

Oyuncu rolünün hakkı olan duygu ve davranışı üretirken o duyguyu tetikleyen durumları yeteneği sayesinde iyi algılaması gerekir ki onu izleyen herkese gerçek yaşam anını olduğu gibi yalın sunabilsin. Oyuncu içine büründüğü rolün hakkını hakkıyla sergilerse haya’l sahnesinde onu seyreden izleyicilerde oyuncunun o ruh halini benimser ve sahnedeki o anı gerçek’miş gibi sahiplenir.

 

TÜM HAKLARI SAKLIDIR, İZİNSİZ KULLANILMAZ

 
Yorumlar


Hiç Yorum Yapılmamış. İlk yorumu siz yapın...