Web Tasarım Ankara

 İçinde anlatılmamış bir hikâye taşımaktan daha büyük bir eziyet yoktur.

Maya Angelou

Hikâyelerindeki kahramanlardan bihaber olma…

Hatıra olarak kenarda tutulan anılarımızda düşünen, yargılayan ve mantık kuran kısımları muhakkak vardır yeter ki okumasını bilelim. Biz bu kısımları hatırlamak adına didiklediğimiz zaman bu anılar canımızı elbette yakabilir. Profesyonel bir oyunculuğun en zor kısmı da acıtmış olsa da o didikleme bölümüdür.

Sahnede kullandığımız her kelimenin geçmişe dair bir alt metni vardır ve bu metinler hayat deneyimlerimizde karşılaştırdığımız duyguların eşleştirme merkezinden gelir

Mesela sahnede canlandıracağınız karakterin oyunun bir bölümünde gözyaşlarına boğulması gereken bir tirat vardır fakat cümleler sizin duygusal yanınızı tetiklemiyordur. İşte o zaman hazine dairesinin eşleştirme merkezinde sizi etkileyen ve daha önce ağlamanızı sağlayan ifadeleri didiklemeniz gerekmektedir. Mesele çok sevdiğiniz bir yakınınız vefat ettiğinde sizde oluşturduğu o acı infial anı. Karakterinizi oynamaya çalışırken, o anı düşünmeniz bile yüreğinizi zora sokuyorsa; sahnede oynamaya çalıştığınız karakterin cümlelerinde duygusal bir boşalma anı kaçınılmaz olur…

Sahnede o anı düşünürken karakterinizin dilinden dökülen kelimeler aslında gönül aynanızdan dökülüyordur ve karakterinizin kullandığı kelimeler farklı dahi olsa geçmişe dair o anın bir parçası olup o duygusal anı sahnede devam ettirirsiniz.

Siz yeter ki düşünün zihniniz muhakkak destekler.

Yani anlayacağınız çöp tenekenizde kullanmaya cesaret dahi edemediğiniz nice yaşanmışlıklar içimizde saklanan beni ortaya çıkarır ve sahnede başarı kaçınılmaz olur.

Yeter ki Yunus Emre’nin “Bir ben vardır benden içeri.” Sözündeki ben’le karşılaşma cesaretimizi çöp tenekemizde diri tutalım.

 

Bendeki ben diyor ki;

Soru işaretlerimize cevap arayan düşüncelerimizle,

Beynimizin geçmişe dair kuytu sokaklarında yol alırken

Çıkmaz sokakların soğuk gerçekleriyle karşılaşabiliriz.

O yola girmek ya da girmemekle mücadele eden irademiz,

Fikir çilemizi ıstıraptan ıstıraba sürükleyiverir. 

İşte o zaman değişime dair yüklediğimiz her yeni fikir,

Eski yaşantımızdan arta kalan fikirlerle taban tabana ters düşmeye başlayıverir.

Değişime izin vermeyen duygularımız,

 Zıtlıkların yakıcılığında ruhumuza, kezzap damlacıkları gibi yansıyıverir...

İşte o saat düşüncelerimiz zemheride kalmış bir it gibi titreyiverir.

Acıyla karşılaşma cesareti olmayan düşüncelerimiz,

Hayallerimizi ayakta tutan irademizi,

Kuyruğunu apış arasına sıkıştıran bir köpek yalnızlığa itiverir

Acıların kıymetine nail olan yürekler,

Anıları saklayan gönül deryasında boğulmayı göze alıyorsa,

Egomuzun sırtını yere getirmek ümidiyle değişime izin verir.

İşte bu yolda gerekli olan tek şey, teslimiyet ve cesarettir.

 ''Değişmeyen tek şey değişimi göze alan mangal gibi bir yürektir ''

 

TÜM HAKLARI SAKLIDIR, İZİNSİZ KULLANILAMAZ

 
Yorumlar


Hiç Yorum Yapılmamış. İlk yorumu siz yapın...